Prof. Dr. Ali UÇAN
Çok değerli Ev Sahipleri, çok değerli Konuklar, çok sevgili Katılımcılar ve İzleyiciler,
Bugün burada, çok değerli İnönü Üniversitemizde (İÜ’de) hep birlikte çok güzel bir buluşma ve çok anlamlı bir etkinlik gerçekleştirilmektedir. Sıcak yaz mevsiminin sonuna yaklaşırken uzak yakın demeden güzel yurdumuzun değişik köşelerinden bu güzel buluşmaya gelip bu anlamlı etkinliğe katılan hepinizi saygıyla selamlıyor ve sevgiyle kucaklıyorum.
İnsanların görev, iş-uğraş veya meslek yaşamlarını yurt, ulus ve insanlık yararına dopdolu hizmetlerle geçirerek bu yaşamlarında 50’nci yıllarına esenlikle erişmeleri olağanüstü bir olgudur ve büyük mutluluk verici bir durumdur. 70’inci yaşında alın teriyle ve göz nuruyla hak ettiği bu olağanüstü güzel olguyu ve anlamlı durumu yaşamakta olan çok değerli kardeşim, meslektaşım ve yazgıdaşım Prof. Sy. Kadir KARKIN’ı candan yürekten kutluyor ve duyduğu derin mutluluğu tüm içtenliğimle paylaşıyorum. Yanı sıra bu güzel buluşma ve anlamlı etkinlik programını tasarlayıp gerçekleştiren Düzenleme Kurulunun tüm değerli üyelerini de özellikle bu örnek tutum ve değerbilir davranışlarından dolayı candan kutluyorum. Ayrıca bu buluşmaya ve etkinliğe katılarak güç, destek ve onur veren tüm Katılımcıları da içtenlikle kutlamak istiyorum.
Bilindiği gibi insanların evliliklerinin ellinci yılına ‘altın yıl’ denir. Ona benzer biçimde mesleksel yaşam ve hizmetlerinin ellinci yılına da “altın yıl” denilebilir. Bu açıdan bakılınca bugün burada Karkın’ın mesleksel yaşamının ve hizmetlerinin aynı zamanda ‘altın yılı’nı kutlamaktayız.
Bugün bu buluşmada ve etkinlikte hep birlikte olmamızın-bulunmamızın ortak bir nedeni ve niçini var. Ancak onun yanı sıra her birimiz açısından çok çeşitli, değişik nedenleri ve niçinleri de vardır. Ben ATATÜRK ve CUMHURİYET dönemi Türk Müzik Devrimimizin ilk özgün ana kurumu Musiki Muallim Mektebi’nden (MMM) dönüşme ikinci ana kurumu olan Gazi Üniversitesi (GÜ) Gazi Eğitim Fakültesi (GEF) Müzik Eğitimi Bölümü’nün 1959’dan beri İstanbul İlköğretmen Okulu (İİÖO) Müzik Semineri (MS) çıkışlı bir mensubu, 1965’ten beri öğretim üyesi, 1980’lerin başından itibaren uzun yıllar yöneticisi ve 2008’den beri de etkin bir emeklisiyim. Bu buluşmaya ve etkinliğe öncelikle 1959’dan 2014’e taşımakta olduğum 55 yıllık müzikçi-eğitimci kimliğim ve kişiliğimle severek, koşarak ve coşarak katılıyorum. Bu katılım benim için birçok yönden gerekli, zorunlu ve kaçınılmaz olmanın ötesinde çok doğal bir görevdir. Çünkü genel konumum, özöngörüm (vizyonum) ve özgörevim (misyonum) gereği sevgili Karkın’ın 1989’dan bu yana birçoğunu yerinde gözlemlediğim görev, çalışma ve etkinliklerini düzenli ve sürekli izleyen başlıca tanıklarından biriyim, hatta belki de en başındayım. Bu bakımdan bugün burada sevgili Karkın’ı 50. Sanat ve Eğitimcilik Yılı’nda her biri çok değerli başarılarından ve hizmetlerinden dolayı bir kez daha kutlamaktan ve bu vesileyle kendisi ve çevresindekilerle bir kez daha birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Prof. Kadir Karkın’ın Yaşamöyküsünün Anımsattıkları
Biraz önce Açılış Konuşması’nın ardından Kadir Karkın’ın yaşamöyküsüne ilişkin belgesel ağırlıklı görsel/işitsel sunumu izlerken-dinlerken çok duygulandım, düşünlendim ve derinlere daldım. Böylesi bir ruh durumundayken doğal olarak ulu önder Atatürk’ün yönderliğinde tasarlanıp gerçekleştirilen Türk Müzik Devrimimizin belli evreleri ve dönüm noktaları, ana kurum ve kuruluşları, belirleyici kişi ve kişilikleri birer birer gözümün önüne geldi. Çünkü biraz önce dikkatle izlediğimiz-dinlediğimiz anlamlı yaşam ve ayrıntılı hizmet öyküsünün temelinde bunlar var. Bu bağlamda saptadığım tarihsel bir gerçeklikten söz edeyim: Kadir Karkın’ın yaşamöyküsünün gerisindeki temelin odağında bir Ekrem Zeki Ün olgusu, ilkesi ve ülküsü var. Bunlar olmaksızın, bunlara dayanmaksızın ve temellenmeksizin, bunlardan kaynaklanmaksızın ve yönlenmeksizin Karkın’ınki gibi bir yaşam ve hizmet öyküsü oluşamaz, biçimlenemez, gelişemez ve sürdürülemezdi. Şimdi izninizle önce o anımsadıklarımdan içinde bulunduğumuz süreç içinde özellikle Karkın’ın yaşam ve hizmet öyküsüyle yakından ilgili tarihsel temellerin birkaçını kısaca anımsatarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
1924: Musiki Muallim Mektebi’nin (MMM) Kurulup Açılması: Atatürk ve Cumhuriyet dönemi Türk müzik devriminin ilk özgün ana kurumu MMM. Türkiye’de ilk kez müzik öğretmeni / müzik eğitimcisi yetiştiren bu okul Karkın’ın öğretmeni olan Ekrem Zeki Ün’ün babası Osman Zeki Üngör’ün kurucu müdürlüğünde kuruldu. Bir müzik eğitimcisi olarak Karkın, 1924’te başlayıp 90 yıldır süregelen müzik eğitimcisi yetişme-yetiştirme sürecinin son 50 yılının bir ögesi, ürünü, parçası.
1925’ten İtibaren Seçkin Genç Müzikçilerin Devletçe Yurt Dışına Müzik Öğrenimine Gönderilmesi: Karkın’ın İstanbul İÖO Müzik Semineri’nde öğretmenleri olan E. Zeki Ün 1924-1925’te, H. Bedi Yönetken ise 1928’de devletçe yurt dışına müzik öğrenimine gönderildi. İkisi de MMM, EE MB ve İİÖO MS’de görev aldı.
1930: Ekrem Zeki Ün’ün MMM Öğretmenliğine Atanması: Yurt dışı müzik öğreniminden dönen Ekrem Zeki Ün 1930’da MMM keman öğretmenliğine atandı ve böylece ilk eğitimcilik görevine başladı. Kendisi büyük ölçüde MMM’deki görevinde öğretmenleşti. Karkın’ın İstanbul İÖO Müzik Semineri’nde öbür öğretmeni olan Halil Bedi Yönetken ise 1933’te yurda döndü ve görevine başladı.
1934: Millî Musiki ve Temsil Akademisi (MMTA) Kuruluş Yasasının Çıkarılması: Atatürk eski başkentteki Sanayi-i Nefise Mektebi’ni 1928’de Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürdükten 6 yıl sonra yeni başkentteki MMM’yi yanına başka kurumları da katarak MMTA’ya dönüştürmek istedi. Çıkardığı yasanın hazırlanması sürecine Ekrem Zeki Ün doğrudan katıldı, katkıda bulundu. Karkın’ın MS’de öğretmeni olan Ekrem Zeki Ün’ün daha o zaman müzik alanında kurumsal akademileşmeden yana olması çok anlamlı ve önemliydi. Bu kurumsal akademileşme gerçekleştirilseydi başkentteki tüm devlet müzik yükseköğretim kurumları aynı akademisel çatı altında-içinde olacaktı.
1934: Ekrem Zeki Ün’ün MMM’den ayrılıp İstanbul [İlk]Öğretmen Okulu’na atanması: Ekrem Zeki Ün MMM’de dört yıl sanatçı öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul [İlk]Öğretmen Okulu’na (İÖO) atandı. Dört yıllık MMM öğretmenliği deneyiminden sonra, babasının çok önce 1914-1918 yıllarındaki öncü uygulamalarından da esinlenerek özellikle 1938-39’dan itibaren İstanbul İÖO’da “Müzik Semineri”ne giden yolun ön koşullarını oluşturdu. E. Zeki Ün eğer İstanbul İÖO’ya atanmasaydı büyük bir olasılıkla bu ‘Müzik Semineri’ oluşumu gerçekleşmezdi.
1937: Gazi Terbiye Enstitüsü (GTE) Müzik Bölümü’nün Kurulması ve 1938’de MMM’nin Buraya Aktarılması: Birçok yönden MMM’nin yeniden yapılandırmalı bir devamı olan GTE Müzik Bölümü (MB) 1970’li yıllarda Karkın’ın öğrenim gördüğü İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü (EE) Müzik Bölümü’nün kuruluşuna öncü, örnek ve esin kaynağı oldu. Bu nedenledir ki Karkın’ın EE Müzik Bölümü’ndeki biçimlenmesinde GEE MB’nin ve onun kurucusu Eduard Zuckmayer’in de dolaylı bir etkisinin olduğundan söz edilebilir.
1940: Köy Enstitülerinin Kuruluşu: Köy Enstitülerinin, o bağlamda Düziçi Köy Enstitüsü’nün kuruluşu. Karkın’ın ilk ciddi müzik eğitimini aldığı ilköğretmen okulu bu enstitüden dönüştürülmedir.
1942: Yüksek Köy Enstitüsü Güzel Sanatlar Kolu’nun Kurulması: Burada gerçek anlamda özgün bir model olarak geleneksel Türk köy müziği temelli, çağdaş Türk ulusal müziği çatılımlı ve uluslararası/evrensel müzik açılımlı Köy Enstitüsü Müzik Öğretmeni (KEMÖ) yetiştirmeye başlandı. Bu KEMÖ modeli KE’lerde ve KE’lerden dönüştürülen altı yıllık İlköğretmen Okullarında (İÖO) geçerli bir model oldu. Karkın bu modelin uygulandığı kurumlardan biri olan Düziçi İlköğretmen Okulu’nda eğitim gördü.
1947: İstanbul İÖO Müzik Semineri’nin Kurulması: Bu kurumun gerçek hazırlayıcısı ve kurucusu Ekrem Zeki Ün’dür. Karkın ‘sanatçı eğitimcilik’ niteliğini ilk kez burada öğrenim görerek ve ağırlıklı biçimde Ekrem Zeki Ün’den eğitim alarak resmen kazandı.
1954: Köy Enstitülerinin Kapatılıp İlköğretmen Okullarına Dönüştürülmesi: Bu sürecin bir parçası olarak Düziçi Köy Enstitüsü Düziçi İlköğretmen Okulu’na dönüştürüldü. Ben bu dönüştürümü o yıl İvriz Köy Enstitüsü’nde 1953 girişli 1. Sınıf öğrencisi olarak, dolayısıyla son kuşak köy enstitülü olarak doğrudan yaşadım. Karkın bu dönüştürümün kalıcı izlerini dört yıl sonra (1957’de) yaşamaya başladı.
1962: VII. MEŞ’de Devlet Müzik ve Temsil Akademisi Kurulmasının Önerilmesi: MMTA’nın 1934’te gerçekleştirilmeyişinden 28 yıl sonra 1962’de düzenlenen VII. Millî Eğitim Şûrası’nda (MEŞ’de) bu öneri yapıldı, fakat sonra hasıraltı edildi. Bu müzik alanında akademileşme yolundaki ikinci büyük başarısızlık idi.
1975-1976: Ege Üniversitesi GSF Müzik Bilimleri Bölümünün Kurulup Açılması: Bu kuruluş ve açılışla ülkemizde müzik alanında ilk akademik-üniversiter yapılanma Müzikbilim alanında gerçekleştirildi. Prof. Dr. Gültekin Oransay’ın kurucusu olduğu bu bölüm Türkiye’de müzik alanında üniversiter yapı içinde gerçekleşen ilk akademik birim-kurum oldu.
1968-1969: İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü (AEE) Müzik Bölümü’nün (MB) Kurulması: Bu kurum Karkın’ın öğretmeni Ekrem Zeki Ün’ün de etkin çaba ve katkılarıyla kuruldu ve açıldı. AEE MB esas olarak GEE MB’nin ilk türevi olup Karkın’ın yükseköğrenim gördüğü ve ilk yüksekokul öğretmenliği yaptığı kurumdur. Bu kurum olmasaydı Karkın E. Zeki Ün’den ikinci kez ve üstelik daha bilinçli feyz alma fırsatı ve olanağı bulamayacaktı.
1982: Tüm Müzik Yükseköğretim Kurumlarının Üniversiteye Bağlanması: Bu bağlanmayla ülkemizde müzik alanında yükseköğreniminin tüm kol ve dallarında topyekûn üniversiterleşme süreci başladı. Karkın’ın öğretmen olarak görev yaptığı Atatürk Eğitim Enstitüsü’nden çevrilme Atatürk Yüksek Öğretmen Okulu’nun Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’ne ve Müzik Bölümü’nün de Müzik Eğitimi Bölümü’ne dönüştürülmesi gerçekleşti. Bölüm kurumsal yapı ve işleyiş olarak ‘Müzik’ten ‘Müzik Eğitimi’ne dönüştürülürken müziksel yönün eğitimsel yön ile eşdeğer kılınması çok önemlidir. Bu dönüştürüm ülkemizde 1970’lerde ‘Okul Müziği’ kavramının ve olgusunun dönüşmesiyle oluşan ‘Eğitim Müziği’ kavramını ve olgusunu daha da güçlendirip pekiştirdi. Karkın bütün bunların farkında ve bilincindedir.
Müzik Eğitimi/Müzik Eğitimciliği alanında üniversiter anlamda Lisans, Yüksek Lisans, Sanatta Yeterlik ve Doktora dereceleri veren akademik kurum, birim, program ve süreçlerin oluşturulması ve açılması: Karkın bu oluşum sayesinde Lisansını Tamamladı ve Sanatta Yeterlik derecesi aldı.
Müzik Eğitimi/Müzik Eğitimciliği alanında Yardımcı Doçentlik, Doçentlik ve Profesörlük unvan ve yetkilerinin ihdas edilmesi (kurulması, meydana getirilmesi): Öğretim elemanlarının kimi geçici-kalıcı belli yasal ve yönetmeliksel yollar ve süreçlerden geçerek-geçirilerek bu unvan ve kadrolara yükseltilip atanması. Kültür Bakanlığından ve Millî Eğitim Bakanlığından üniversitelere devredilen müzik yükseköğretim kurumlarının öğretmenleri bu yol ve süreçlerden yararlandı-yararlandırıldı.
Bugün 50. Sanat ve Eğitimcilik Yılı’nı kutlamakta olduğumuz sevgili Kadir Karkın işte bu değişim-dönüşüm yollarından ve süreçlerinden geçerek-geçirilerek Müzik Eğitimi alanında önce Yardımcı Doçent, sonra Doçent ve daha sonra Profesör oldu.
1982’de Türk Müzik Eğitiminde Yeni Bir Dönüşümün Başlaması
Atatürk 1934’te tüm müzik yükseköğretim kurumlarını akademi çatısı altında toplamayı öngören MMTA’ya çok büyük önem verip kuruluş yasasını çıkarttığı hâlde o zamanın (O. Zeki Üngör ve E. Zeki Ün dışındaki) müzikçileri bu akademik kuruluşu savsaklayıp bir türlü gerçekleştirmediler, gerçekleştiremediler. Onların bu başarısızlığından 48 yıl, yani yaklaşık yarım yüzyıl sonra 1982’de tüm Müzik Yüksek Öğretim Kurumları yeniden yapılandırılarak üniversitelere bağlanıp üniversite çatısı altına alındılar. Bunda 1980’lerde özellikle EE/YÖO Müzik Bölümlerinde görev ve iş başında olanlar, 1934 ve 1962’dekilerin aksine olumlu-yapıcı davranarak kurumlarının akademik yapıya ve üniversiter sisteme geçişini sağladılar. Bu süreçte başta Ali Uçan olmak üzere kimileri yetişim, donanım, birikim ve deneyimleriyle çok etkin ve belirleyici rol oynadılar.
1982’de Eğitim Fakülteleri Müzik Eğitimi Bölümleri öğretim elemanlarının hemen hemen tümü veya tümüne yakın çok büyük bir bölümü köy enstitüsü kökenliler, köy enstitülerinden dönüştürülen ilköğretmen okulu kökenliler, eğitim enstitüsü kökenliler veya eğitim enstitüsü çıkışlı asistanlık eğitimli + yurtdışı öğrenimli idiler; bir-iki kişi yüksek lisanslı ve bir kişi de doktoralı idiler.
Bunlar içine yeni girdikleri üniversiter ortama ve yapıya uyum sağlamaya çalışırken bir yandan kurumlarını, bir yandan alanlarını, bir yandan kendilerini ve bir yandan da öğrencilerini dönüştürmeye başladılar. Buna ben ‘topyekûn dönüşme/dönüştürme’ diyorum. İlk yıllarda kimileri daha henüz okutmanlık, öğretim görevliliği veya çiçeği burnunda yardımcı doçentlik aşamasındayken “gerçek anlamda öğretim üyeliği” yaptılar. Bu görevi-işi başarıyla gerçekleştirdiler. Çünkü onlar alanlarında daha önceden yeterince donanımlı, birikimli ve deneyimli gerçek anlamda birer sanatçı eğitimci veya eğitimci sanatçı idiler. Bu olağandışı zorlu geçiş döneminde Köy Enstitülerinin kuruluş yıllarındaki gibi birçok şeyi işbaşında veya mesai bitiminde çalışarak akşam kendileri öğrendiler, sabah öğrencilerine öğrettiler. Görev-iş başındayken öz-kapsam-içerik olarak en az tezsiz yüksek lisansa eşdeğer nitelikte lisans tamamladılar ve hemen ardından sanatta yeterlik yaptılar-aldılar. Kimileri de bunlarla yetinmeyip tezli yüksek lisans ve bilimde doktoraya yöneldiler.
Bütün bu olağanüstü zorlu süreçte kimilerinin müzik alanına ilişkin yapıcılık, yöneticilik, kuruculuk ve geliştiricilik özellikleri fark edilip daha çok öne çıkmaya başladı. Bunlardan biri bugün burada 50. Sanat ve Eğitimcilik Yılı’nı kutlamakta olduğumuz sevgili Prof. Kadir KARKIN idi.
Ben bütün bu dönüşme-dönüştürme sürecinin en başında, en odağında ve en özeğinde yer alan çiçeği burnunda doktoralı/sanatta yeterlikli bir sanatçı/bilimci/eğitimci/yönetimci kişi olarak başkent Ankara’da ana merkez kurum GÜ GEF Müzik Eğitimi Bölümü’nde işbaşındaydım. Çok daha önceden, 1975’lerden itibaren kemancılığımın ve keman eğitimciliğimin en yoğun, etkin ve verimli aşamasındayken bilinçli bir özyönlenme ve özgirişimle müzik eğitimi alanında ülkemizde Atatürk’ün öngördüğü ve çizdiği yolda, çok istemesine karşın bir türlü başarılamayan çağdaş anlamda akademik-üniversiter yapılanmaya kendimi hazırlamış, görevli kılmış ve adamıştım. Bu adanmışlıkla 1974’ten 1982’ye kadar geçen sekiz yılda ilkönce kendimi dönüştürmüştüm. Düşünüp tasarladığım bu yapılanma müzik eğitimi alanının doğasına ve çağdaş işlevine uygun sanatsal-bilimsel-teknik-felsefî boyutlarıyla bir bütün olan çok yönlü bir yapılanmaydı. Bu yeni yapılanmayı, başta Ankara’daki ana kurum Gazi Eğitim olmak üzere İstanbul, İzmir ve Bursa’daki kardeş fakültelerde gerçekleşmekteyken, 1980’lerin sonlarından itibaren başka bölgelerimizde de, öncelikle bölgesel-merkezî üniversitelerin eğitim fakültelerinde de tasarlamak ve gerçekleştirmek gerekiyordu. Bu amaçla söz konusu yerlerde adım adım yeni Müzik Eğitimi Bölümleri kurup açmak zorunluydu. Bu nedenle fırsat ve olanak buldukça YÖK’ün ve başta Adana, Antalya, Erzurum, Diyarbakır, Van, Samsun, Trabzon vb. kentlerdekiler olmak üzere ilgili üniversitelerin yöneticilerini bu konuda gerekli adımları atmaları yönünde bilgilendirmeye, yönlendirmeye ve yüreklendirmeye çalışıyordum.
Bu doğrultudaki çalışma ve girişimlerimden birini de Malatya’daki İnönü Üniversitesi (İÜ) ile ilgili olarak yapıyordum. Bunun olumlu bir sonucu olarak söz konusu Üniversitenin yöneticilerince (rektör Prof. Dr. Engin Gözükara ve dekan Prof. Dr. Mustafa Aydın) Eğitim Fakültesinde Müzik Eğitimi Bölümü açmaya karar verildi. Buraya kurucu öğretim üyesi konumunda uygun bir müzik eğitimcisi arıyorduk. İşte tam o aşamada “kim veya kimler olabilir” derken, MÜ AEF Müzik Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Kadir KARKIN akla geldi ve kendisine yapılan öneriye gönüllü olarak “evet” dedi. Böylece sorun baştan ve kökten çözüldü. Çünkü kendisi donanımlı, birikimli ve deneyimli yapısıyla; özgüvenli ve yürekli kimliğiyle, girişken-atılgan kişiliğiyle ve üstüne üstlük gönüllülüğü ve istekliliğiyle böyle bir iş için tam biçilmiş kaftandı. Nitekim zaman bunu hemen doğruladı. Çünkü çok geçmeden 1989’da çok yerinde bir seçim ve doğru bir kararla atanıp tüm gücüyle işe koyuldu. Ve işe-göreve başlar başlamaz söz konusu nitelik ve özellikleri hızla birer birer kendini göstermeye başladı.
Kadir Karkın tipik bir köy ve köylü çocuğu, bir köylü orman koruma memuru çocuğu. Köy ilkokulunu bitirdikten sonra köy enstitüleri geleneğini sürdüren altı yıl öğrenim süreli [köy] ilköğretmen okulunun ortaokul kısmında ve [kent] ilköğretmen okulunun [lise kısmında] yetişmiş, 20 yaşında çekirdekten öğretmen, çekirdekten eğitimci olmuştu. Örgün öğretimin üç ana kademesinde (ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde) öğretmenlik yapmıştı; ilkokul öğretmeni, ortaokul-lise kısımlı ilköğretmen okulu öğretmeni ve lise öğretmeni, eğitim enstitüsü ve yüksek öğretmen okulu öğretmeni olarak çalışıp görev yapmıştı. Ardından da eğitim fakültesinde önce öğretim görevliliği, sonra da akademik öğretim üyeliği yapmıştı. Malatya İnönü Üniversitesi’nde göreve başlarken 11 yılı yükseköğretimle ilgili olmak üzere toplam 29 yıllık eğitimcilik deneyimine sahipti.
Karkın’ın sanat ve eğitimcilik yaşamı 1964’te 20 yaşındayken İstanbul İlköğretmen Okulu Müzik Semineri’ni bitirip Müzik Ağırlıklı İlkokul Öğretmeni olarak görev almasıyla birlikte başlıyor. Çünkü bu görevi sanatçılık ve eğitimcilik donanım, birikim ve deneyiminin birlikte ve iç içe kullanılıp işe koşulduğu bir nitelik taşıyor. 1973’te İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’nün bitirip İlköğretmen Okulu Müzik Öğretmeni olarak görev almasıyla daha belirgin bir nitelik kazanıyor. 1978’de İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’ne öğretmen olarak atanmasıyla yeni ve ileri bir aşamaya erişiyor. 1982’de Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü Öğretim Görevlisi olduktan ve 1983’te ‘Lisans’ını tamamladıktan sonra 1986’da ‘Doktora’ya eşdeğer ‘Sanatta Yeterlik’ (Sy.) derecesini alınca akademik bir niteliğe bürünüyor. 1987’de ‘Yardımcı Doçent’ unvanı verilerek akademik Öğretim Üyeliğine ve 1988’de ‘Doçent’ unvanı verilerek sürekli [daimî] Öğretim Üyeliğine yükseltilip atanınca üniversiter bir öz ve biçim kazanıyor. O yıldan bu yana (geçen son 28 yılda) tüm yoğunluğu ve yeğinliğiyle devam ediyor. 1994’te Profesörlüğe yükseltilip atanarak o yıldan itibaren ‘Profesör’ unvanı ve yetkisiyle sanat ve eğitimcilik yaşamını sürdürüyor. Ve böylece Karkın’ın ilk kez 1964 yılında başlamış olan “sanat ve eğitimcilik yaşamı”, içinde bulunduğumuz 2014 yılında tam “50. Yılı”na erişmiş bulunuyor.
Ne ilginç ve anlamlı bir durumdur ki Karkın’ın 50. sanat ve eğitimcilik yılı benim 55. sanat ve eğitimcilik yılıma rastlıyor. Bu durum, sanat ve eğitimcilik yaşamı sürecine benim ondan 5 yıl önce 18 yaşımdayken İstanbul İÖO Müzik Semineri’ni bitirip girmiş olmamdan kaynaklanıyor. Bu iki uzun süreç birçok evrede birbiriyle buluşuyor, çakışıyor, kesişiyor ve örtüşüyor.
Kadir Karkın’ın 50 Yıllık Sanat ve Eğitimcilik Yaşamına Sığdırdıkları
Neler sığdırmıyor ki! Çok şeyler sığdırıyor. Hatta hemen her şeyi sığdırıyor. Bunun temel nedenlerinden biri kanımca onun her ana aşamada çok bilinçli ve hazırlıklı olarak öğrenim görmesidir. Şöyle ki, ilkokulu bitirdikten 1 yıl sonra ilköğretmen okuluna, 6 yıl değişik köy ilkokullarında müzik ağırlıklı ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra eğitim enstitüsü müzik bölümüne giriyor. Ayrıca 4+1= 5 yıl ilköğretmen okulu ve lise müzik öğretmenliği yaptıktan sonra eğitim enstitüsü müzik bölümünde öğretmen olarak görev alıyor. Ve bunların üstüne 4+4= 8 yıl yüksekokul öğretmenliği ve üniversite öğretim görevliliği yaptıktan sonra üniversite öğretim üyesi oluyor. Ben bütün bunların böyle olmasını çok anlamlı buluyor, çok önemsiyor ve değersiyorum. Çünkü bunlar Karkın’ın eğitken-yönetken ve yaratkan-üretken sanat ve eğitimcilik/yönetimcilik yaşamında çok etkili ve belirleyici bir rol oynamış görünüyor. Bunda kuşkusuz bütün bu kimlik yapısının yanı sıra kişilik yapısı da çok etkili ve belirleyici oluyor. Kişilik yapısında çalışkanlık ve kararlılık, özgüvenlilik ve yüreklilik, sabırlılık ve özverililik, girişkenlik ve atılganlık, ısrarlılık ve ereklilik var. Üstelik doğru zamanda, doğru yerde, doğru biçimde olmayı ve doğru iş görmeyi biliyor. Ağırlıklı olarak kuzey, doğu, güney ve güneydoğu bölgelerimizde çalışıyor. Şimdi 50 yıllık sanat ve eğitimcilik yaşamına sığdırdıklarına bir göz atalım.
Türkiye’nin Tüm Ana Bölgelerinde Görev Alışı: Karkın ülkemizin tüm 7 ana bölgesinde de görev alıp çalıştı. Bu, “Türk bayrağının dalgalandığı her yerde çalışırım, görev yaparım.” veya“Türk bayrağının dalgalandığı her yer benim görev yerimdir.” anlayışına uygun bir tutum ve davranış içinde oluşun somut bir göstergesidir. Bu bölgelerde sırasıyla Hatay, Sinop, İstanbul, Malatya, Bolu, İzmir, Sivas, (yeniden İzmir, Malatya) ve Adıyaman olmak üzere büyük, orta ve küçük ölçekli 8 değişik ilde, kentte ve yerleşkede hizmet verdi. Ben bunların üçündeki (Malatya, Bolu ve Sivas’taki) çalışmalarını yerinde görme, gözlemleme ve izlemleme olanağı buldum ve mutluluğuna eriştim.
Sanatçı Eğitimciliği ve Öğretimciliği: Kadir Karkın çekirdekten yetişme bir sanatçı eğitimci ve öğretimcidir. 6 yıl ilkokul, 4 yıl ilköğretmen okulu, 1 yıl lise öğretmenliği; 4 yıl eğitim enstitüsü ve yüksek öğretmen okulu müzik bölümü öğretmenliği; 4 yıl üniversite öğretim görevliliği; 28 yıl üniversite öğretim üyeliği (bunun 1 yılı yardımcı doçentlik, 7 yılı doçentlik, 20 yılı profesörlük) yaptı. Toplam olarak ise net 47 yıl örgün eğitimcilik hizmetinde bulundu. Bu, insanı çocukluk, ergenlik, gençlik ve yetişkinlik çağlarında yoğurup yetiştiren uzun erimli bir sanatçı eğitimcilik-öğretimcilik demektir. İlkokul birinci sınıftan Doktoraya kadar hemen her düzeyde ders, tez, seminer vb. demektir.
Yapıcılığı ve Yöneticiliği: Karkın yapıcı bir yönetici niteliği taşıyor. Yöneticiliği iki ana boyutlu: (1) Kurum yöneticiliği, (2) Müzik toplulukları yönetkenliği, yani koro ve orkestra yönetkenliği (şefliği).
Koro-Orkestra Eğitkenliği ve Yönetkenliği: Bu özelliği mesleksel yaşamında ilk ve erken-yıllardan itibaren oluşuyor, işe yarıyor ve gelişiyor. Bu özelliği giderek hızla gelişirken çok geçmeden koşulların da elvermesiyle kendiliğinden kurumsal yönetkenliğe de evriliyor.
Kurumsal Yöneticiliği, Kuruculuğu, Geliştiriciliği: Kadir Karkın’ın kurumsal yöneticiliği tek öğretmenli köy okulunda bir tür ilkokul yöneticiliği olan ilkokul başöğretmenliği ile başlıyor ve oradan zaman içinde adım adım yol alarak fakülte dekanlığına kadar ilerliyor. Bu özelliğiyle 31 yıl akademik-üniversiter yöneticilik yaptı (yüksekokul, fakülte ve enstitülerde anabilim/anasanat dalı başkanlığı, anabilim dalı başkanlığı, bölüm başkan yardımcılığı, bölüm başkanlığı, dekan yardımcılığı, dekan vekilliği ve dekanlık). Sanat ve eğitimcilik yaşamında 50 yılın yaklaşık 35 yılını ilk, orta ve yüksek eğitimin öğretimin çeşitli kademelerde yöneticilikle geçirdi. Bölüm ve Fakülte kuruculuğu (ve onlara bağlı Anabilim Dalı, Anasanat Dalı, Anabilim/Anasanat Dalı kuruculuğu); Lisans, Yüksek Lisans, Doktora Programları açıcılığı ve başlatıcılığı yaptı. Bütün bunlar Karkın’ın İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü’nün kurucu bölüm başkanlığına önerilişinde ve getirilişinde ne denli haklı olduğumuz kısa sürede görülüp anlaşıldı. Bundan dolayı çok mutluyum. Burada hemen belirteyim ki yöneticilik yaşamının 16 yılını kuruculukla geçirerek 1 bölüm ve 3 güzel sanatlar fakültesi ile onlara bağlı birimler kurması kuşkusuz ayrı bir önem ve değer taşıyor.
Üst Düzey ve Ast Düzey Yöneticilerle Sağlıklı İletişimciliği ve Etkileşimciliği: Karkın çalıştığı hemen her kurumda kendi görev konumuna göre üst düzey ve ast düzey görev konumunda olan yöneticilerle genellikle etkili ve olumlu sonuçlar alıcı bir iletişim ve etkileşim içinde oldu. Karşılaştığı sıkıntıların, zorlukların ve engellerin çoğunu bu ilişki ve etkileşim sayesinde aştı.
Çalışma Arkadaşları ve Meslektaşlarınca Desteklenirliği: Karkın görev aldığı her kurumda dostları, çalışma arkadaşları ve meslektaşlarından yardım ve destek almayı bildi. Üstlendiği her yönetim görevine önerilir, seçilir ve atanırken ve bu görevleri yürütürken çoğu dost, arkadaş ve meslektaşlarından anlamlı yardım ve destek gördü.
Arkadaşlığı, Dostluğu ve Sırdaşlığı: Genel olarak çevresindekilerce güvenilir bir arkadaş, dost, sırdaş ve yoldaş oldu. Bu özelliği görev aldığı her kurumda kendini belli etti.
“Baraka”dan Bugünkü “Görkemli Binalar”a Dönüştürümcülüğü: Karkın 1989 yılında İnönü Üniversitesi (İÜ) Eğitim Fakültesi (EF) Müzik Eğitimi Bölümü’nü bağımsız bir barakada kurup açıyor. Oradan yola çıkarak çalıştığı çoğu kurumları sonraki yıllarda görkemli bölüm ve fakülte binalarına kavuşturuyor. İÜ EF Müzik Eğitimi Bölümü kurulur ve öğretime başlarken mekân olarak, yanlış anımsamıyorsam, biri yarı bağımsız veya tam “bağımsız baraka”, öbürü bir fakülte binasının “zemin katı”+“bodrum katı” olmak üzere başlıca iki seçenek söz konusuydu. Karkın bu iki seçenekten ilkini, yani bağımsız barakayı seçti. Bu seçim, özellikle başka birim, topluluk ve kişileri rahatsız etmekten kaçınılması gereken ilk müziksel çalışmalar ve etkinlikler için daha doğru ve daha uygun bir seçimdi. Başlangıçtaki bu bağımsızlıkçı tutum sonraki yıllarda bugünkü bağımsız bölüm binasını doğurdu. Daha sonraki yıllarda bir benzerini Sivas’ta Cumhuriyet Üniversitesi’nde gerçekleştirdi.
Atılımcılığı, Yenilikçiliği, Öncülüğü, İlkçiliği: Karkın’ın Cumhuriyet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü’nde kurup açtığı Müzik Teknolojisi Anabilim Dalı Türkiye’nin kamu üniversitelerinde kendi alandaki ilk ve öncü kuruluştur. Böyle bir anabilim dalının yıllar önce 1990’ların ortalarında ilk kez Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümünde kurulmasını düşünüp tasarlamış ve önermiştim. Öbür yandan Sivas’ta “Yaylı Çalgılar Çocuk Orkestrası” kurması ve “Uluslararası Heykel Sempozyumu” düzenlemesi de çok önemli ilklerdendir.
Özendiriciliği-Yönlendiriciliği-Yönelticiliği: Yönettiği kurumlarda öğrencileri, okutmanları, araştırma ve öğretim görevlilerini daha etkin olmaya, araştırmaya-incelemeye, lisans tamamlamaya ve lisansüstü öğrenim görmeye özendiriyor, yöneltiyor ve isteklendiriyor. Böylece kendisiyle birlikte çevresindeki elemanları da geliştiriyor, bunun için onlara gerekli fırsat, olanak ve seçenekleri sağlıyor.
Ulusal ve Kurumsal Örgütleyiciliği: 1994’te MMM’nin Kuruluşunun 70’inci Yılı vesilesiyle Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde ilk kez “Türkiye Üniversiteleri Eğitim Fakülteleri Müzik Eğitimi Bölümleri Arası Kurul” olarak adlandırdığım oluşumu düzenleyip gerçekleştirdik. Bu oluşuma ve ilk toplantıya AİBÜ EF Müzik Eğitimi Bölümü Başkanı olarak katılan Karkın bu kurulun 2. Toplantısını AİB Üniversitesi’nde düzenledi. Bu öncü oluşumu adlandırmanın, birinci, ikinci ve daha sonraki toplantılarını düzenlemenin çok ilginç bir öyküsü var. Bu öykü ayrıca ele alınıp anlatılmaya değer.
Ulusal ve Uluslararası Açılımcılığı: 1998 yılında, kısaca ArGe Nord denilen Kuzey Avrupa Ülkeleri Müzik Eğitimi Uluslararası Çalışma Topluluğu ile Türkiye’mizin Kuzey Anadolu Bölgesindeki bir Müzik Eğitimi Bölümümüz arasında ortak bir uluslararası buluşma ve çalışma yapılmasını düşünüp tasarlamıştım. EAS-Avrupa Müzik Okul Eğitimi Birliği Kurucu Yönetim Kurulu üyesi, Türkiye Eşgüdümleyicisi ve ArGe Süd–Güney Avrupa Ülkeleri Müzik Eğitimi Uluslararası Çalışma Topluluğu üyesi olarak düzenlenmesini tasarladığım bu uluslararası ortak çalışma etkinliğine Prof. Karkın yönetimindeki AİBÜ EF Müzik Eğitimi Bölümü (MEB) ev sahipliği yaptı. Bu etkinlikle AİBÜ EF MEB, GÜ GEF MEB’den sonra uluslararası etkinliğe ilk açılan ilk Müzik Eğitimi Bölümü oldu. Bu açılımda Karkın’ın çok etkin rolü ve önemli katkısı oldu.
Sanatsal ve Bilimsel Etkinlikler Düzenleyiciliği: Karkınyurdumuzun birçok yerinde çok sayıda müziksel dinletiler-konserler, bilimsel paneller ve sempozyumlar, sanatsal sergiler ve yarışmalar düzenledi. Bunların her biri kendine özgü koşullarda yaratılan ayrı bir başarı öyküsüdür.
Sanatsal-Bilimsel Yaratkanlığı, Üretkenliği ve Çeşitli Eserleri: Karkın’ın bu özelliği çok yönlülük, çok boyutluluk ve zengin bir çeşitlilik gösteriyor. Bunlar okul şarkıları, piyano eşlikli şarkılar ve türküler; müzik ders kitapları; şarkı, piyano, keman, viyola, orkestra albümleri ile çeşitli kongre, panel ve sempozyumlarda sunulmuş bildiriler olarak geniş bir yelpaze oluşturuyor. Her biri ayrı bir anlam, önem ve değer taşıyor, ayrı bir işlev görüyor. Hemen tümü kılgıya-uygulamaya dönük.
Eğitim Müziği Besteciliği: Karkın’ın sanatsal yaratkanlığının ve üretkenliğinin önemli bir boyutu erken yıllarda yönelip başlamış olduğu eğitim-öğretim müziği besteciliğidir. Karkın çalıştığı kurumlarda bu yönüyle eğitim müziği alanında karşılaşılan çok önemli yoklukları gideriyor, boşlukları dolduruyor, azlıkları çokluğa çeviriyor; yalın, açık ve anlaşılır bir eğitsel-sanatsal dil kullanıyor.
Çevrenin Kültürel, Sanatsal ve Eğitimsel Yaşamına Etkileri-Katkıları: Karkın bulunduğu her bölgede,görev yaptığı-çalıştığı her üniversitede, yaşadığı her kent ve yerleşkede iç çevre ve ortamlarda başlayıp oralardan çevre il ve ilçelere doğru yayılan önemli etkiler-katkılar sağlıyor.
Değerbilirliği ve Vefalılığı: Karkın genellikle kendi adına uygun davranır. Ön adını oluşturan “kadir” sözcüğünün anlamlarına uygun bir tutum ve davranış içinde bulunur. Bu bağlamda örneğin Sivas’ta Cumhuriyet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin büyük konser-konferans salonunun “CÜ GSF Ekrem Zeki Ün Salonu” olarak resmî adlandırılmasını sağlamıştır. Yanlış anımsamıyorsam o salonda bu resmî adlandırımdan sonraki ilk konferansı Ekrem Zeki Ün’ün eski bir öğrencisi olmamdan da kaynaklanan nedenlerle çağrılı olarak ben vermiş olmalıyım. Şimdi burada tam yeri gelmişken hemen belirteyim ki bugün bu etkinliği gerçekleştirmekte olduğumuz bu güzel salon da doğru ve uygun bir özel adlandırılmayı bekliyor.
Genel Değerlendirme
Görülüyor ve anlaşılıyor ki Prof. Kadir Karkın’ın kendine özgü bir yaşamöyküsü ve bu öykü içinde yine kendine özgü bir sanat ve eğitimcilik yaşamı var. En tipik özellikleriyle Prof. Karkın;
Son derece ilkeli ve ülkülü, tutarlı ve tutkulu, kendini mesleğine adamış bir insan.
Son derece yurtsever, insansever ve ulussever bir sanatçı eğitimci ve yönetimci.
Her yönüyle tam bir yerli malı, tam bir yerli eğitim-üretim ürünü.
Her bakımdan katıksız/katkısız, gerçek bir Cumhuriyet müzik eğitimcisi ve yönetimcisi.
Alanına, kurumuna, ulusuna, ülkesine sorumluluk bilinci ve yükümlülük duygusu çok yüksek.
Her gerektiğinde direngen, savungan ve savaşkan bir eğitici/yönetici.
Her yeni kuruluş ve yapılanış evresinde aranan-istenilen-çağrılan bir eğitimci/yönetimci.
Bütünsel ve tümel anlayış ve yaklaşımlı bir “yönetken eğitimci” ve “eğitimci yönetken”.
Karkın çok devingen, halk diliyle “çok gezeğen, çok dolaşağan” bir kişilik yapısına sahiptir. Gezeğen halk dilinde “çok gezen (kimse)” demektir. Bu sözcük burada “boş gezen” değil, “dolu gezen” kimse anlamındadır. Karkın’ın bu özelliği “daha ilkokul yıllarında oluşmaya başlıyor” dense yeridir. Çünkü okulu olmayan bir köyde doğuyor ve ilkokulu babasının görevi gereği ailesiyle birlikte değişik köylerde yaşayıp okuyarak bitiriyor. 5 yıllık ilkokulu 5 değişik köyde okuyarak bitirip 6 yıl içinde 4 değişik köyde ilkokul öğretmenliği yaparak farklı köylerin ortamlarına uyum sağlıyor. Yedi bölgeye “yedi iklim dört bucak” denilebilecek biçimde yayılan çok değişik görev yerleri ve kurumları nedeniyle kendisine kimilerince şunlar yakıştırılabilir: “Gezeğen bölüm başkanı”, “Gezeğen dekan”.
“Sanat ve müzik kültürü ve eğitimi alanında Türkiye sadece Ankara, İstanbul ve İzmir’den ibaret değildir, olmamalıdır ve olmayacaktır.” sözümü 1960’lardan beri on yıllardır söyleye gelirim. Karkın bu sözümün anlamını ve önemini en erken, en çabuk ve en iyi kavrayan ve gereğini en iyi yerine getiren meslektaşlarımın başında geliyor. Nitekim sanat ve müzik kültürünün ve eğitiminin ülke geneline ve özellikle Kuzey, Doğu ve Güney Doğu Anadolu’ya yayılması için yıllardır çok çalışıyor, çok etkin çaba gösteriyor ve çok yararlı oluyor. Sanıyorum ki bu yolda en kararlı, en sebatlı (direşli-direşken), en etkili, en verimli, en başarılı ve en yararlı olanların başlarında, hatta en başında geliyor. Bu yolda özellikle sanat-müzik yükseköğretim kurumlarımızın büyük kentlerimizin bulunduğu bölgelerin dışındaki bölgeler ve kentlerde de kurulup açılmasında ve yayılıp güçlendirilmesinde en etkin rol oynayan ve en çok hizmet verenlerin başında yer alıyor. Bu yer alışın başladığı 1989 yılı Karkın’ın yaşamındaki yeni dönemin başlangıcını, son 25 yılının ilk kilometre taşını oluşturuyor.
Sonuç olarak Kadir Karkın’ı güzel Türkiye’miz için 1970’lerden 1980’lere kadar çok yönlü düşünüp tasarladığımız ve aklımız erdiğince ve gücümüz yettiğince belli ön, yan ve temel koşullarını oluşturduğumuz “1982 sonrası müzik kültürü ve müzik eğitimi seferberliği”mizin başta gelen üstlenici, uygulayıcı ve gerçekleştiricilerinden biri olarak görüyor, nitelendiriyor ve değerlendiriyorum.
Sevgili kardeşim, meslektaşım ve yazgıdaşım Prof. Kadir Karkın çağdaş Türk sanat ve müzik eğitimine çok büyük, çok kalıcı ve her türlü övgüye değer hizmetlerde bulunmuştur. Bu nedenle, kendisine, üyesi olduğumuz Türk Müzik Eğitimi Ailesi adına teşekkürler ediyor ve şükranlarımı sunuyorum. İçimden, içimin en dip derinliklerinden gelen bir sesle “İyi ki varsın Kadir!” diyorum. Bu tür hizmetlerini yaşamının bundan sonrasında da esenlik içinde sürdürmesini diliyorum.
Karkın’a ve onunla birlikte tümünüze “Sağ olun, var olun, esen kalın!” diyerek sözlerime son veriyorum.
Malatya İÜ GSTF, 16 Ağustos 2014