MÜZED 2008 Müzik Eğitimine Hizmet Ödülleri töreninde Refik Saydam’ın yaptığı ve MÜZED Dergisinin 2009 yılında yayımlanan 19 (yaz) sayısında yer alan Erdoğan Okyay öğretmenimizle ilgili konuşma metnini aşağıda tekrar bilgilerinize sunuyoruz.
Erdoğan Okyay öğretmenimizi unutmayacağız. Işıklar içinde uyumasını dileriz.
DR. ERDOĞAN OKYAY
Dr. Erdoğan Okyay, 1933 yılının 1 Nisan günü İzmir Buca’da iki abladan sonra ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Eski bir demiryolcu olan babası Okyay’ın doğumundan daha önce ölmüştür. Anne ev hanımıdır.
İlk ve ortaokulu Buca’da okuyan Okyay, piyano öğrenmeye çok heveslidir. İlkokulda 8- 9 yaşlarında Halkevlerinin temsillerine katılır. Okyay’a sesinin güzel olduğu söylenir. Buca Halkevinde çocukların da rol aydığı bütün müzikli oyunlarda, temsillerde rol alır. Orada söylediği “Küçük Çoban” şarkısı, hâlâ Okyay’ın belleğindedir. Ortaokul 2. sınıfta onun bu hevesini fark eden müzik öğretmeni Neşet Özer ona piyano dersi vermeye başlar. Neşet Özer Okyay’ı bir şeyle daha tanıştırır; piyanoda belli bir düzeye gelince (daha sonraki öğrenim yaşamında da piyanoya devam ettiği için) yaz tatillerinde İzmir’deki Yahudi havrasındaki düğünlerde piyano çalmasını sağlar. Orada piyano yerine pedallı körüklü bir armonyum vardır. Orada hafta sonlarında Neşet Özer’le birlikte değişimli olarak piyano çalarlar. Bu, Okyay’ın ilk meslek uygulaması olur ve para da kazanır. Ortaokulda sürekli olarak iftihar listesine geçer. O zaman çıkan İftihar listesi kitaplarında fotoğrafları yer alır.
Ortaokulu bitirince müzik öğrenimine devam etmek ister. Zaten ailesinin maddi durumu da Okyay’ın liseye gitmesine engeldir. İstanbul Yıldız’da bulunan Çapa Öğretmen Okulunun Müzik Seminerine başvurur. Giriş sınavlarına katılmak üzere İstanbul’a gittiği gün müzik seminerlerinin kapatıldığını öğrenir. Millî Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer müzik, resim beden eğitimi derslerine “ıvır zıvır” dersleri adını takmıştır ve o yıl Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümüne de öğrenci alınmamıştır. Müzik Seminerleri de kapatılmıştır. Bu kapatılma kararına rağmen Okyay’ın sınavı yapılır ve Okyay sınavı kazanmasına rağmen İzmir’e dönmek zorunda kalmıştır.
Okyay, zorunlu olarak İzmir İnönü Lisesine devam eder. Ancak üç ay sonra Bakanlıktan bir yazı gelir: Okyay istediği takdirde yeni açılan Bolu Öğretmen Okulunda yatılı olarak öğrenimine devam edebilecektir. Lise birinci sınıfından ayrılarak Bolu Öğretmen Okuluna başlar. Orada Seminer’de ikinci sınıfa geçen bir sınıfla karşılaşır. Onlar Okyayların ağabeyleri olmuştur. Kız öğrencileri de Konya’ya yollamışlardır. Bolu Erkek Öğretmen Okulunda üç yıl eğitimine devam eder, bu arada piyanoya da devam eder. Sevim Yücelen (Ulvi Yücelen’in eşi) müzik öğretmenleridir. Daha sonra Musiki Muallim Mektebi Şan Bölümünden mezun olan Hüsnü Gencer müzik öğretmenleri olmuştur. Müzikle ilişkisini bu öğretmenleriyle korur ve geliştirir. Bolu Öğretmen Okulunda Fransızca’ya da ilgi duyar ve Fransızca öğretmeni İsa Bey’in de yakın ilgisiyle kısa sürede bu yabancı dili öğrenir. Edebiyat ve Matematik derslerini çok sever. Meslek derslerini severek izler. O zaman Öğretmen Okullarında lise programı tam olarak uygulanmaktadır. Şimdilerde liselerden bile kaldırılmış olan Astronomi ve önemsizleştirilen Felsefe, o yıllarda Öğretmen Okulu dersleri arasındadır. Astronomi de Bolu’da Okyay’ın sevdiği dersler arasında yer alır. Okyay Bolu’da da çalışkan bir öğrencidir, dersleri kolay öğrenir ve her sınıfta iftihar listesine geçer.
1951’de Bolu Öğretmen Okulunu bitirince (devlet hesabına okuduğu için) kura sonucu Diyarbakır Lice İlçesi İlkokuluna öğretmen olarak atanır. O zaman Lice’nin tek ilkokulu vardır. Okyay, ilk atandığı bu görev yerinde yalnız yaz tatili aylarında ders yılına hazırlık çalışmalarını yapabilir. Yaz tatili olmasına rağmen çocuklar okula gelmektedir. Çocukların o yıllarda etkili olan bitlerden arındırılması için Arap sabunu ile yıkanmasında görev alır. Bir yandan da Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümüne başvurur. 1951 Eylülünde giriş sınavını kazanır ve Lice’ye tekrar dönmez. Gazi Eğitim Enstitüsünde üç yıl çok iyi bir öğrenci olarak okur. Piyano öğretmeni Eduard Zuckmayer’dir ve ana çalgısı piyanodur. Şan öğretmeni Azize Işık, kulak eğitimi öğretmeni Fuad Koray, öğretim ilkeleri ve metodu öğretmeni Halil Bediî Yönetken’dir. Mezun olunca bölümünde asistan olarak alıkonulur. Bir yıl Zuckmayer’e asistanlık yapar(1954- 1955). Bu arada biraz Almanca öğrenir. 1955 yılında 1416 sayılı kanun uyarınca açılan devlet sınavını kazanarak okul müzik eğitimi öğrenimi görmek üzere Zuckmayer’in seçtiği Almanya’ya Freiburg Devlet Yüksek Müzik Okuluna gider. O zaman müzik okulları üniversitelere bağlı değildir. Bu arada 6 yıl devam eden okul müzik eğitimi öğrenimini ve son iki yılda da üniversitede (zorunlu) müzikbilim öğrenimini sürdürür ve okulu bitirir. Burada da ana çalgısı piyanodur. Freiburg Devlet Yüksek Müzik Okulunda Bay Pforzheim koro ve yönetimi, Bay Ueter armoni, Hindemith’in öğrencisi Harold Genzmer kontrapunt- kompozisyon, Wolfgang Fortner kompozisyon, Neumeyer eşlik, okul şarkıları eşliği, tanınmış bir müzikbilimci olan Prof Gurlitt müzikbilim, August Schirmer piyano, Brentano şan öğretmeni olurlar.
1961 yılında önceden asistan olarak görev yaptığı Gazi Eğitim Enstitüsüne piyano ve okul müziği öğretmeni olarak döner. Kulak eğitimi, müzik öğretim metotları ve piyano dersleri verir. Daha sonra koro ve koro yönetimi dersi de verdiği derslere eklenir. Gazi Eğitim Enstitüsünde içinde Muammer Sun’un da bulunduğu bir grup müzik eğitimcisiyle Türk okul müziğine özgü bir müzik eğitimi ilkelerinin ortaya çıkmasına çalışır. Bu amaçla 1967 yılında “Okul Müzik Eğitimi” adıyla bir ders kitabı yayımlar. Orada nota öğretiminin nasıl ele alınması gerektiği konusunda bir sistem önerir. Aynı doğrultuda Türk çocuk ve okul şarkılarının nasıl olması gerektiği konusunda da 1973 yılında 70 kadar şarkıyı içeren ikinci bir kitap yayımlar: “Dereden Tepeden Çocuklar İçin Şarkılar”. Bu kitaplardaki görüşler, yöntemler ve şarkılar, Türk okul müziğine Erdoğan Okyay’ın yaptığı özgün katkılardır. Zuckmayer yaşı ilerlediğinde bölüm korosunu devralır ve Ankara dışı konser gezileri ile değişik yerlerde koro konserlerini yönetir. Uygulama gruplarını yerleşik (temelinde köy enstitüsü olan) öğretmen okullarına götürerek uygulama derslerini daha uzun süreli staj aylarına dönüştürür. Bu uygulama da Erdoğan Okyay’ın özgün çalışmalarından biridir. Son sınıf öğrencilerini 15 günlüğüne, bir aylığına eski köy enstitülerinin devamı olan Savaştepe, Düziçi gibi İlköğretmen okullarına götürür. Oradaki bütün okul müzik eğitimini devralırlar. Değişik kentlerde pek çok konser yaparlar.
Erdoğan Okyay, 1971 yılından itibaren yayına yeni başlamış olan TRT Ankara Televizyonunda süreli çocuk müziği programlarını eşiyle birlikte düzenler. 1973’te yine Almanya’nın önemli bilim kuruluşlarından Alexandr von Humboldt Vakfının doçentlik bursunu kazanarak bir araştırma yapmak üzere iki yıllığına Almanya’ya Berlin’e gider ve Prof. Kurt Reinhard’ın son doktora öğrencisi olarak Hür Berlin Üniversitesinde Müzik Etnolojisi dalında doktorasını yapar. Doktora Tezi de “Türk Kırık Havalarının Ezgisel Yapı Taşları”dır. Almanca olarak basılan bu yapıtın Türkçe’sinin de yayımlanmasını herhalde şimdi Sayın Okyay’dan bekleyebiliriz. 1975’te tekrar Türkiye’ye döner. Kısa bir süre Gazi Eğitim’deki görevine devam ettikten sonra Ege Üniversitesi Müzikbilim Fakültesinin kuruluşunda görev alır. 1976- 1978 yılları arasında iki yıl bu fakültede görev yapar. Orada müzik coğrafyası, koro, çalgı bilgisi ve müzik etnolojisine giriş derslerine girer. Okyay, 1978’de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine getirilir. İki yıl kadar bu görevde kalır. Bu görev esnasında liselerde okutulmak üzere Sanat Eğitimi dersinin Programını hazırlar. Bu derse son dakikada “Turizm” adı da eklenmiş ve “Turizm ve Sanat Dersi” deneme olarak uygulamaya konulur. Ama dönemin siyasal iktidarı bir yıl sonra bu dersi lise programından kaldırır. Bu derste yalnız kuramsal bilgi değil, etkinlik de vardır. Okyay, bu dersin programını arşivinde saklamaktadır.
1980 yılında işbaşına gelen hükümet Okyay’ın görevine son verir ve onun tekrar Gazi Eğitim Enstitüsüne verir. Okyay, görevine son verilme kararını devlet memuru onuruyla bağdaştıramadığı için hem öğretmenlikten hem de devlet memurluğundan istifa eder. O dönemde şeklen bir soruşturma da açılmıştır. Okyay, normal yoldan müfettişlerin bir Talim Terbiye Kurulu Üyesini sorgulayamayacağını, bunun için özel bir komisyonun, Bakanın atayacağı özel bir teftiş mekanizmasının olması gerektiği görüşündedir. Bu nedenle ifade vermeyi reddeder ama söyleyeceklerini de mahfuz tuttuğunu belirtir.
Okyay, bu sırada Almanya’dan bir proje başkanlığı önerisi alır. Ancak adı o dönemde Gazi Eğitim Enstitüsünden verilen “Yurt dışına çıkmasında sakınca olanlar” listesinin 13. sırasında yer aldığı için uzun süre yurt dışına çıkamaz. Bu arada Alman Kültür Merkezinde kültür danışmanlığı yaparak hayatını kazanır. Sonra sınırda tutuklanma riskini de göze alarak havaalanına gider. Neyse ki bir sorun yaşanmadan yurt dışına çıkar. Berlin’de Türk çocukları için okul programına alınan birinci yabancı dil yerine Türkçe dersinin kitaplarını hazırlamak üzere Gelecek Araştırmaları Enstitüsü adlı özerk bir kurumca oluşturulan bir projenin başkanlığını yapar. Adnan Binyazar’ın da içinde yer aldığı bu proje çalışmasında kitaplar hazırlanır. İki yıl sonra bu tür özgür kitapların yayımlanmasına karşı bir anlayışla “bu kitapları okutmayın” diye Türkiye’deki hükümetin baskısı artar. Bazı metinlerin kitaplardan çıkarılması istenir. Çünkü içinde Nazım Hikmet’in de bulunduğu, sol- sağ gözetmeden çağdaş yazarları kapsayan özgür bir kitap yazılmıştır. O nedenle bu projeyi Senato yani Berlin Hükümeti kendi üzerine alır. Erdoğan Okyay’a ikinci kez istifa yolu gözükmüştür. Öyle de yapar. İstifasından sonra, daha önceden doktorasını yaptığı Hür Berlin Üniversitesinde müzik etnolojisiyle ilgili bir görev alır. Ayrıca Tübingen Üniversitesinde de misafir öğretim görevlisi olarak Türk halk müziğinin yapısı hakkında seminerler yapar. 1984 yılında yurda dönme hazırlığı yaparken Berlin’de Türkiye’ye yardım amacıyla kurulmuş olan kamuya yararlı bir kurum olan BGZ (Berlin Türk Alman Ekonomik İşbirliği Kurumu) Türkiye’de Meslek Eğitimi (Çıraklık Eğitimi) projeleri yapma amacıyla Okyay’ın bu kurumda görev almasını ister. Okyay, meslekî eğitim vb. konularda duyduğu 6 aylık kadar tereddütten sonra Türkiye’de çalışmak ve kendi kararlarında özgür olmak koşuluyla görevi kabul eder. Bir yıl sonra da bu amaçla kurulan bir MEKSA adlı Türk vakfının üç kurucusu arasında yer alır ve 1984’ten 2003’e kadar Vakfın genel sekreterliğini ve başkan yardımcılığını yapar. 2003 yılında bu görevinden emekliye ayrılır.
2004 yılında Başkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinde Öğretim Görevlisi olur. Bugün Devlet Konservatuvarına dönüşen bir kurumda halen yardımcı doçent olarak görev yapmaktadır.
Erdoğan Okyay, Türkiye Müzik Öğretmenleri Derneğinin kurucularındandır ve 1973’e kadar başkanıdır. Müzik Öğretmenleri Haberleşme Postası adıyla bir de bülten yayımlarlar. Burada bölümle, mezunlarla, üyelerle ilgili haberler yer alır. Birkaç yıllık yayımdan sonra bu bülten düzenli çıkarılamaz. Derneğin amacı, (Zuckmayer’in de önerisiyle) müzik öğretmenleri arasında bir dayanışma sağlamaktır. Konser seyahatleri dernekle işbirliği yapılarak düzenlenir. Bakanlıkla işbirliği yapılarak müzik öğretmenleri için Sinop, Perşembe, Çanakkale’de hizmet içi eğitim kursları düzenlenir. Muammer Sun, Suna Kan, Faruk Güvenç, Erol Aygün, Özer Sezgin bu kurslarda görev alır, orkestra oluşturulur.
Okyay askerlik görevini 1962–1964 arasında Askerî Mızıka Okulunda yedek subay olarak yapar. Askerlik görevini öğretmen yedek subay olarak yapmakta olan Oktay Dalaysel, Erol Aygün, Özer Sezgin, Vural Doğu, Opera orkestrasından viyolacı Mete Bey, viyolonselci Duran Bey vb. 8- 9 kadar müzikçiyle birlikte orada bir yaylılar orkestrası kurarlar. Askerî kuruluşlarda konserler verirler.
Erdoğan Okyay’ın müzik eğitimi alanında 1967’de Okul Müzik Eğitimi, 1973’te Dereden Tepeden Çocuklar İçin Şarkılar adlı kitapları yayımlanmıştır. Türk Kırık Havalarında Ezgisel Yapı Taşları adlı doktora tezi Almanca olarak 1975’te yayımlanmıştır. Filarmoni dergisinde Okul Müzik Eğitimi başlıklı bir bölümü yönetmiş ve bu dergide pek çok yazısı yayımlanmıştır. Ayrıca Opus, Küğ, MÜZED dergilerinde ve Ulus Gazetesinde yazıları yayımlanmıştır. Diğer kitapları şunlardır: Johann Sebastian Bach O Bir Dere Değil O Bir Deniz, Eğitime Tutkulu Bir Besteci Faik Canselen, Cevat Memduh Altar Müzik Eğitiminin Şövalyesi, Ferid Alnar: Longadan Konçertoya, Nevit Kodallı/Türkülerden Oratoryoya, İhsan Doğramacı.
Erdoğan Okyay yaklaşık yirmi yırdır Sevda Cenap And Müzik Vakfı Yönetim Kurulu üyesidir. Bu kurumda yöneticilik beş yılda bir seçimle yenilenmektedir. Vakfın ödül verdiği müzik eğitimcileri ve sanatçılarıyla ilgili kitapları bulunmaktadır.
Erdoğan Okyay eşi Rukiye Okyay’la 1962’de evlenmiştir. Rukiye Okyay Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümünden o yıl mezun olmuştur. Daha önceden de Çapa Öğretmen Okulundan Ekrem Zeki Ün’ün öğrencisidir, iyi kemancılardandır. Gazi Eğitimde de iyi bir soprano olarak sesi dikkat çekmiştir. Mezuniyetinden sonra Ankara Öğretmen Okuluna atanmış, daha sonra Yüksek Öğretmen Okulunda da görev almıştır. Oradan da sınav kazanarak Ankara Radyosu Çoksesli Korosu üyeliğine geçmiştir. Bu kurumdan da emekliye ayrılmıştır. Okyayların 1963 ve 1967 doğumlu iki oğulları vardır. İskender ve Alp. İskender Okyay ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirerek diplomat olmuştur. Beş yaşından itibaren de piyano çalmaktadır. Önce Ferhunde Erkin’in daha sonra da Elif – Bediî Aran’ların öğrencisi olmuştur. İskender Okyay, diplomat olarak gittiği her ülkede piyano resitali vermiştir. Alp Okyay da Ankara Tıp Fakültesini bitirerek doktor olmuştur. Halen Bayındır Hastanesi Acil Tıp Bölümünde görev yapmaktadır. Okyayların üç torunları vardır İskender Okyay’ın oğlu Aran Okyay henüz 11 yaşında çok yetenekli bir bateristtir. Alp Okyay’ın kızları Ceren ve Burcu Okyay. Ceren, Kamerhan Turan’ın öğrencisi olarak piyano çalmaktadır, Burcu da Murat Tamer’in öğrencisi olarak keman öğrenimine başlamıştır.
Dr. Erdoğan Okyay, bugün okul müzik eğitiminin dibe vurduğu düşüncesindedir. Okul müzik eğitimi öğretmen yetiştirmeden programlarına, okullarda ders dağıtım cetvellerine kadar bütün kurumlarıyla, programıyla bugünün şartlarına uygun olarak yeniden, baştan kurulmalıdır.